Küba

Karayipler’in en büyük adası; tarihi ve yıllar yılı süren özgürlük mücadelesi ile dünyanın saygı ile eğildiği bugünlerde ise turizm ile hayat bulmaya çalışan, insanları sevecen harika bir yer Küba’ya Mart 2018’de büyük bir ekiple birlikte yola koyulduk.

Öncelikle Küba ile ilgili bilinen birçok yanlış var. Ülke zaten genel olarak dışarıya kapalı, internet imkanı da çok yok. Hal böyle olunca Küba ile ilgili tam olarak doğru bilgiye ulaşmak oldukça zor. O yüzden bu yazıyı okumadan önce hurafelerden ve efsanelerden kurtulmak için size “Küba Püf Noktaları” yazısını okumanızı tavsiye ediyorum.

Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak büyük boyutta görebilirsiniz.

Küba Gezisi’nin tüm görüntüleri için tıklayın.

Nasıl Gidilir?

Küba; Kuzey Amerika ile Güney Amerika’nın tam ortasında Karayipler denen o bölgede yer alan en büyük adadır. Küba’ya Türk Hava Yolları ile direk İstanbul’dan ulaşabilirsiniz. Fakat maliyeti biraz düşürmek isterseniz Moskova aktarmalı Aeroflot, Amsterdam aktarmalı KLM ki biz bununla gittik, Paris aktarmalı Air France, Londra aktarmalı British Airways, Madrid aktarmalı Air Europa ve Frankfurt aktarmalı Condor Air ile çok fazla bekleme yapmadan uygun fiyata biletler bulabilirsiniz.

Küba’ya normal pasaport sahipleri vize alırken, yeşil pasaport ve diplomatik pasaport sahipleri vizeden muaflar. Öncelikle şöyle bir bilgi verelim; Biz gitmeden önce yeşil pasaportu çok bilmedikleri ve vize sorduklarına ilişkin internette bilgiler okumuştuk. Bu yüzden ekibimizde yeşil pasaport sahibi olanlar da olduğu için Ankara’daki Küba Büyükelçiliği’ni arayarak konu hakkında ne yapabiliriz diye sorduk. Bizden önce de belli ki çok sorulmuş ki e-posta adresimize hemen İspanyolca ve İngilizce antetli kağıda yazılmış ve içeriğinde yeşil pasaport sahiplerine vize uygulanmayacağı yazan bir evrak gönderilmiştir. 1 Ocak 2018-31 Aralık 2018 tarihleri arasında Küba Büyükelçiliği’nin yeşil pasaportlara vize uygulanmayacağına ilişkin İspanyolca yazısını indirmek için tıklayın.

Küba Vizesi

Normal pasaport sahiplerinin vize işlemleri ise son derece basit. Bireysel başvuru zorunlu değil. Fakat kendiniz gidip Küba Büyükelçiliği’nden vize almak isterseniz o zaman bireysel başvuru şart. Ama bir vize firması aracılığı ile işlemlerinizi hallederseniz 1 gün içerisinde vizenizi kargoyla gönderiyorlar. Biz Vizemerkezi firmasını telefon ile arayıp işlemlerimizi yaptık. Bu arada Küba vizesi pasaporta basılan bir vize türü değil. Aslında bildiğiniz Küba’ya giriş için verilen bir bilet gibi size bir kağıt gönderiyorlar. Yani çoklu vize, tekli vize şeklinde bir kavram yok. Diyelim ki bir sene içerisinde iki defa Küba’yı ziyaret edeceksiniz. İki adet vize almanız gerekiyor. Durum bu.

Program

Küba ile ilgili gezi programı yaparken çok fazla zorlandık. Bunun en büyük sebebi Küba ile ilgili rezervasyonlar, ayarlamalar yapmak için internetten faydalanamadık. Çünkü oteller, araç kiralama firmalarının genel olarak internetle bir işi yok. Biz de araştırma yaparken Yeşil Timsah firmasına denk geldik, iletişime geçip bize nasıl yardımcı olabileceklerini sorduk. Bize program hazırlayıp kalacağımız evleri ayarlama konusunda yardımcı oldular. Emre Görür işini iyi yapan, uzun bir süredir Küba’da yaşayan ve Küba sevdalısı biri. Biz ekip olarak sunduğu hizmetten son derece memnun kaldık, sizlere de tavsiye ederiz.

Küba’da gezdiğimiz noktalar
Havana’da kaldığımız ev

Program için toplam 8 günümüz vardı. Bunu sırasıyla Havana (2 gün), Viñales (1 gün), Trinidad (2 gün) ve tekrar Havana (2 gün) şeklinde ayarladık. Bu şehirler arasında toplam 1.000 km ile 1.200 km arasında yol yapacaktık bunun için 3 alternatifimiz vardı. İlki Küba’nın otobüs firması Viazul; Fakat otobüsler çok sık değil ve yavaş. İkincisi araç kiralama; araç kiralamayı gitmeden halledemediğimiz için oraya gittiğimizde de araç bulmak oldukça zor oldu, üçüncüsü ise taksi ayarlamak. Bu konuda da bize Emre Görür yardımcı oldu ve 3 gün boyunca bize şoförlük edebilecek taksi ayarladı. Bunun bize birçok avantajı oldu, en önemlisi istediğimiz yerde durduk, yemek yedik, fotoğraf çektik. Şoförlerimiz de çok iyi insanlardı. Bize her ne kadar İngilizce bilmeseler de rehberlik etmeye çalıştılar.

Burada Kübalılar için bir parantez açmak isterim. Kesinlikle yardımsever, dürüst, ahlaklı, iyi insanlar. Öyle bizdeki gibi turisti hazır bulmuşken üçüncü köprüden götüreyim düşüncesinde değiller. Küba’daki gezimiz boyunca herhangi bir güvenlik problemi yaşamadık.

Havana’da bir ilkokul. Arkada Fidel Castro köşesine dikkat

8 gün bizim programımız için son derece yeterli oldu ama haritadan da göreceğiniz üzere ülkenin doğusuna hiç gitmedik. O bölgelerde de görülmesi gereken çok önemli yerler var. Eğer buraları da ziyaret etmek isterseniz mutlaka gün sayısını arttırmanız gerekecektir.

Küba’da İnternet

En çok merak edilenlerden biri de Küba’da İnternet Sorunsalı. Net anlaşılması adına buna ayrı bir yazı ile cevap verdik. Sizi “Küba’da İnternet” isimli yazımıza davet ediyoruz. Bu yazının devamında direkt yerinde konu ile ilgili çektiğimiz videoyu da paylaştık. Okumadan ve izlemeden geçmeyin derim.

Küba’da Bu Para Olayı CUC – CUP Nedir?

Küba’nın bilinmeyenlerine bir de şu para olayı eklenince alın size üç bilinmeyenli denklem. Aslında bu konuda kafa karışıklığına gerek yok. Sizin kullanacağınız para birimi CUC yada Convertible Peso (Dönüştürülebilir Peso). Bu CUC’u Amerikan Doları’na eşitlemişler. Yani değerleri aynı. Zaten sürekli harcamanızı buna göre yapacaksınız. Bu konuda başka bilmeniz gereken bir durum yok. Ama illa kafamız bir karışsa da kendimize gelsek derseniz buyrun başlayalım.

Küba Cumhuriyeti sosyal devlet anlayışı gereği vatandaşının eğitiminden sağlığına, gıdasından ulaşımına kadar temel ihtiyaçlarının neredeyse tamamını karşılıyor. Vatandaşına ucuz bir hayat sunan Küba, turistlere ayrı bir para birimi uygulayarak aslında ekonomiyi canlandırmış. CUP yani Küba Pesosu CUC’un 25’te 1’i. Vatandaşın kullandığı para CUP. Biz turist olarak nasıl CUP kullanamıyorsak onlar da CUC kullanamıyorlar. Bununla ilgili çok ayrıntılı durum olsa da bunları bilmeniz yeterli. Aslında en önemlisi de şu mutlaka ama mutlaka EURO ile gidin. Eğer Amerikan Dolar’ı ile giderseniz, bozdurmak istediğinizde önce %10’u kesip ona göre çeviriyorlar. Parayı yine devletin Cadeca (Casa de Cambia) isimli döviz bürosundan hallediyorsunuz. Biz bırakalım CUP’u CUC’u gezimize başlayalım.

Havana (2 Gün)

Eski Amerikan Arabaları

KLM Havayolları ile akşam 5 gibi José Martí Uluslarlarası Havaalanı’na geldik. Biz sekiz kişi minivan taksi ile şehir merkezine ulaşım için 35 Euro verdik. Emre Görür’ün verdiği adrese, evimize geldik. Evimiz 1925 Fransız yapımı bir ev. Evin kendisi gibi eşyaları da eski ama oldukça iyi bir dekorasyonu var. Küba’da genellikle insanlar odalarını kiraya veriyorlar. Bizimkisi de öyleydi. Her odasında ayrı banyo ve tuvaleti olan evde, ev sahibi Marlin ile birlikte gezinin ilk iki ve son iki günü olmak üzere toplam 4 gün konaklayacaktık. Bu arada gezi boyunca kaldığımız evlerde ev sahipleri kahvaltımızı hazırladı. Size de bunu tavsiye ederim. Bol meyveli Küba kahvaltısına kaldığımız tüm evler kişi başı 5 CUC yani 5 Dolar istedi.

İlk gün yol yorgunluğu ile sadece Havana turu atıp birşeyler yedik. İkinci gün ise erkenden kalkıp bizler için ayarlanan eski Amerikan arabalarını kapıda görünce hepimizi bir heyecan bastı. Başlıyorduk…

Havana Ormanı (Bosque de La Habana)

Eski Amerikan Arabaları ile şehrin önemli noktalarından geçtik. Havana Ormanı’nda (Bosque de La Habana) kısa bir mola verdik ve bir saatlik şehir turunun ardından Eski Havana Bölgesi’ne geldik. İlk durağımız Céspedes Parkı’nda (Parque Céspedes) yer alan Atatürk Anıtı (Memorial a Atatürk) oldu. Ülkemizden bu kadar uzakta Aziz Atatürk Anıtı, 2008 yılında Küba ve Türk Büyükelçilikleri’nin karşılıklı Ankara’da José Martí heykelinin yaptırılmasıyla açılmıştır. Atatürk Heykeli’ni ziyaretin ardından Eski Havana’nın sokaklarına attık kendimizi. Eski Havana’nın dört meydanı var. Bizim Emre Görür’ün rehberliğinde ilk durağımız Katedral Meydanı (Plaza de la Catedral) oldu. En eski meydan olmasa da bu meydan adından da anlaşılacağı üzere Havana’daki en büyük katedralin yer aldığı meydan. Bu meydandan çıkıp yine Havana sokaklarında yola devam ettik. Bu defa da Silah Meydanı (Plaza de Armas) karşımıza çıktı. Bu meydan Havana Körfezi’nin girişinde yer alan Real Fuerza Kalesi (Castillo de la Real Fuerza)’nin de yer aldığı ve bahçesinde Küba Ordusu’nun kullandığı silahların da olduğu meydan.

Havana’da Atatürk Büstü (Memorial a Atatürk)

Gezimize San Francisco Meydanı (Plaza de San Francisco) ile davam ettik. Bu meydan dört tarafı tümden çevrili olmayan örneklerden. Hemen körfezde yer alan limanın arkasında yer alan meydan zamanında Amerika ile yapılan ticaret sonucunda ismini almış. Bu meydandan devam ederek son meydanımız Yeni Meydan (Plaza Vieja)’a ulaştık. Plaza Vieja bu meydanların içerisinde en hareketlisi. Biz de bu meydanda yemeğimizi La Vitrola‘da yedik. Kesinlikle tavsiye edilir.

Yeni Meydan (Plaza Vieja)

Küba’nın en önemli özelliği sanırım her sokağından müzik ve dans fışkırması olabilir. Her restoran ve kafede kendini tanıtmak isteyen yerel sanatçılar canlı müzik yapıyor. Hemen hemen hepsinin bir albümü var ve müzik performansları sonrası tek tek masaları dolaşıp “Albümümüzden almak ister misiniz?” diye sormadan geçmiyorlar. Hepsi son derece yetenekli, eğlenceli yerel sanatçılar. Küba’yı Küba yapan eğlencenin temeli bence onlar.

El Capitolio

Gezinin devamında yine Eski Havana sokaklarından devam ederek Paseo del Prado‘ya ulaştık. Bu bulvar ortasında yürüyüş yolu bulunan ve yine sağlı sollu sokak sanatçılarının yer aldığı güzel bir bulvar. Bu bulvar boyunca yürüyüp Batista zamanında fazla miktardaki parayı nereye harcasak diye düşünülüp yapılan El Capitolio binasına vardık. Bu binayı gezmek için nisan ayına kadar günde iki defa ücretsiz tur düzenleniyor.

Yoğun geçen gün sonunda internete girmek için park arayışına girdik. Malum Küba’da internete ulaşmak oldukça zor. Bunun için mutlaka “Küba’da İnternet” yazımızı okuyun.

Viñales (1 Gün)

Sonraki sabah ev sahibimizin hazırladığı Küba kahvaltısını afiyetle yedikten sonra Yeşil Timsah firmasının ayarladığı araçlar ile Viñales’e doğru yola koyulduk. 2 saatlik bir yolculuğun ardından Pınar del Rio ilinin Viñales kasabasına ulaştık. Bu bölge Küba’nın en iyi tütününün yetiştiği ve ünlü Küba purolarının üretildiği yer. Biz de Viñales’e ulaşınca tütün tarlalarının yolunu tuttuk. Viñales Vadisi’nde (Valle de Viñales) yer alan bu tarlalardaki en güzel aktivite at üzerinde bu tarlaları gezmek.

Bu güzel atın adı Mikel, 5 saat boyunca bana eşlik etti

Güneşin batışına kadar olan sürede tütün yapımını bizzat yerinde görüp yine kahvenin yapılışına tarladan itibaren şahit olduk. Bununla birlikte vadide yer alan Palmarito Mağarası’na (Cueva del Palmarito) gittik. 250 metre kadar dikine doğru içine gidilince mağaranın bir kısmının suyla dolduğu noktaya vardık. Burada suya girenler varmış ama kapkaranlık bu mağaradaki suya ne ben ne de bizim ekipten hiçbirimiz girmedik.

Tarihi Duvar Çizimi (Mural de la Prehistoria)

Bu arada ilk defa ata binen biri olarak yaklaşık 5 saat boyunca Mikel isimli at ile günbatımında keyifli bir yolculuk yaptım. Uzun süre beni sırtında taşıyan Mikel yolcuğumuzun sonunda bizi vadideki en ilginç yerlerden biri olan tarihi duvar çizimine (Mural de la Prehistoria) götürdü. Bu resim dünyanın en büyük duvar resmi olma özelliğini taşıyor. Resimde ise evrim anlatılıyor. Güzel bir doğa gezisinin ardından küçük bir kasaba olan Viñales’te gece turumuzu atıp sonraki günü beklemeye başladık.

Trinidad (2 Gün)

Viñales’te at üstünde geçen yorucu bir günün ardından Küba’da uzun bir yolculuğa çıktık. Viñales – Trinidad arası yaklaşık 500 km. Fakat biz Domuzlar Körfezi’ni (Bahía de Cochinos) de görüp gitmek istedik. Bu da tabi ki yolu neredeyse 600 km’ye çıkardı. Sabah vakitlice çıkıp şoförlerimizle birlikte yola koyulduk.

Yolun çoğu otoyol olduğu için fazla zaman kaybetmedik. Tabi otoyol denince bizlerinki veya Avrupa standartlarında güvenli bir trafik oluşumundan bahsetmiyorum. Satıhı çok düzgün olmadığı için normal hızlarda seyredebiliyorsunuz. Otoyolda bulduğumuz Los Martinez isimli restoranda yemeğimizi de yedikten sonra güneye doğru otoyoldan çıkarak Playa Larga ve ardından Playa Girón’a ulaştık. 1961 yılında Amerika’nın desteklediği sürgündeki Kübalıların, Fidel Castro rejimini yıkmak için gerçekleştirdiği çıkarma bu bölgede gerçekleşmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış. Amerika’nın Fidel’i alt etmek için yaptığı sayısız başarısız girişimlerinden biridir.

Domuzlar Körfezi (Bahía de Cochinos)

Bu bölge bu günlerde tam bir doğa harikası. Harika deniz manzaralı bir yol bizi karşıladı. Bizim aslında Playa Larga ile Playa Girón arasındaki yolu kullanmamızın en büyük sebebi ise bölgedeki yengeçlerin göç zamanına denk gelmeye çalışmaktı. Özellikle göç döneminde binlerce yengeç yollarda karşımıza çıkmasını umuyorduk. Mart ayı maalesef bunun için biraz erken oldu. Daha çok Nisan aylarında görmek mümkünmüş. Bu arada biz zamanımız olmadığı için ziyaret etmeksek de 1961’de yapılan çıkarmaya ilişkin bilgi ve belgelerin sergilendiği müze (Museo de la Intervención) Playa Girón’da yer alıyor.

Cienfuegos José Marti Meydanı (Plaza José Marti)

Hızlıca arabayla Cienfuegos turu yapıp José Marti Meydanı’nda (Plaza José Marti) fotoğraflarımızı çektik ve Trinidad’a doğru yola devam ettik. Akşam karanlığı yeni çökmüştü ki Trinidad’taki kalacağımız eve vardık. Akşamı yemek yemekle ve Trinidad’ın sokaklarında gezerek geçirdik ve sonraki gün için dinlenmeye çekildik.

Sonraki gün Lonely Planet Küba kitabının Trinidad sokakları için gösterdiği fotoğraf güzergahını yürümeye başladık. Bu güzergah Belediye Meydanı’nın (Plaza Mayor) olduğu bölgeden başlıyor. Trinidad zaten küçük bir yerleşim yeri ve görülmeye değer sokakları yürünerek çok rahat gezilebiliyor. Bahsedilen güzergah üzerinde Trinidad’ın görülmesi gereken noktaları da olduğu için öğleden sonraya kadar sokaklarda kaybolduk. Trinidad’ın en hareketli noktası Belediye Meydanı (Plaza Mayor) ve Merdivenler (Terraces). Bu merdivenlere akşam giriş ücretli oluyor (1 CUC=1 Dolar). Bu merdivenlerde gönüllü olarak sokak sanatçıları sahne alıyor ve merdivenlerde yer alan kafelerde oturarak canlı müzik keyfini doyasıya yaşayabiliyorsunuz.

La Canchánchara

Kentin güzel noktalarından biri de Carillo Meydanı (Plaza Carillo). Burası kamusal binaların da olduğu bir bölge. Bu sebeple son derece kalabalık. Trinidad için tavsiye edebileceğim en önemli kafe, Taberna La Canchánchara. Burada bu kafeye özgü adı da yine La Canchánchara olan içerisinde bal, limon, su ve rom olan bu güzel içkiyi içmenizi tavsiye ederim. Burada da yine canlı müzik eşliğinde zaman geçirebilirsiniz.

Trinidad’ta görmek istediğimiz bir diğer nokta ise Iznaga Kulesi’ne (Torre de Manaca Iznaga) ulaşım trenle sağlanabiliyor. Bu tren hem nostaljik hem de şeker kamışı tarlalarından geçerek güzel bir görsel şölen sunuyor. Fakat gittiğimizde tren çalışmıyordu. Ignaza Kulesi zamanında şeker kamışı için çalışan köleleri gözetlemek için yapılmıştı. Özellikle öğlen sıcağı da bastırınca rotamızı Trinidad’ın hemen güneyinde yer alan Ancón Plajı’na (Playa Ancón) çevirdik. Öğleden sonra Karayipler Denizi’nin tadını çıkardık.

Ancon Plajı (Playa Ancón)
Trinidad Sokakları

Akşam için Trinidad’ta herkesin önerdiği merkezde yer alan Son Ananda Restoran’a gittik. Açıkcası tavsiye edildiği kadar değil. Ekipten kimse memnun kalmadı. Ama Trinidad’a kadar gitmişken uğranabilecek bir restoran. Asıl eğlence daha önce de bahsettiğim gibi merdivenlerde. Buranın en güzel özelliği ise kamusal alanda internetin de çekmesi. Gece ise tavsiye edeceğimiz mekan Mağara Disko-Disko Ayala (Discoteca Las Cuevas). Burası saat 23:00 gibi açılıyor ve disko tamamen yapay bir mağara. Görmekte fayda var.

Santa Clara

Ertesi sabah araçlar bizi almaya geldi ve tekrar rotamızı Havana’ya doğru çevirdik. Ama arada Küba Devrimi’nin en önemli insanı Ernesto Che Guavera’nın mezarının olduğu Santa Clara şehrine uğrayacaktık.

Ernesto Che Guavera ve Çocuk Heykeli

Bu arada bu yolculuk sırasında bir çok köy, ilçe diyebileceğimiz yerlerden geçtik. Farkettiğim en önemli şey şehir merkezinde yaşayan insanla, köyde yaşayan insan arasında yaşam standardı arasında çok az fark olmasıydı. En hoşuma giden ise köydeki çocukların üzerlerinde tertemiz okul üniformaları ile okula gitmesiydi. Bu Havana’nın en iyi semtinde de aynı şekilde. Küba Sosyalizmi’nin genel mantığı en basit şekliyle işte budur. Fidel Castro ve arkadaşlarının devriminin amacı tam olarak budur.

Zırhlı Tren Parkı (Parque del Tren Blindado)

Santa Clara’ya vardığımızda önce Küba Kominist Partisi Binası önündeki Che Guavera ve Çocuk Heykeli’nde fotoğraf çektirdikten sonra devrimin seyrinin değiştiği Zırhlı Tren Parkı’na (Parque del Tren Blindado) geldik. 1958 yılı Aralık ayında Che liderliğindeki az sayıda devrimci, Rejimin askerlerini ve mühimmatını taşıyan trenin bir greyder yardımıyla raydan çıkmasına sebep oluyor. Ardından propaganda yaparak binlerce kişi olduklarını ve teslim olmalarını istediğini rejim askerlerine söylüyor. Oysa sayıları ancak 20 kadar. Che ve beraberindekiler başarılı oluyor ve bu olaydan 12 saat sonra Batista milyonlarca dolar ile ülkeden kaçıyor. Böylece Fidel’in devrim hareketi başarıyla sonuçlanıyor.

Che Guavera’nın Anıtı ve Mezarı

Bu parka giriş 1 CUC yani 1 Dolar. Burada 1958 yılında raydan çıkan trenler aynen bırakılmış ve içlerinde o döneme ait eserler sergilenmeye başlamış. Oldukça hissiyatlı ve anlamlı bir yer. Santa Clara şehrinde bir diğer durağımız ise Che’nin mezarı oldu. Mezarın olduğu alanda bir de Che’nin büyük bir heykeli var. Che 1928 doğumlu Arjantinli bir doktor. Fakat hayatını halkların özgürlüğüne adamış biri. Küba Devrimi’nden sonra bakanlık görevini bir süre sonra bırakıp dünyanın başka bölgelerindeki direnişlere katılmış. Yine böyle bir harekete katıldığı Bolivya’da yakalanarak öldürülmüş. 1997 yılına kadar cesedi bulunamamış. 1997 yılında kemikleri bulunmuş ve DNA testiyle Che olduğu tespit edilerek Santa Clara’ya askeri törenle getirilmiş ve buraya gömülmüş. Che’nin mezarında yer alan müzede Che’nin çocukluğundan başlayarak fotoğrafları yer alıyor. Gerçek bir devrimcinin hikayesi…

Yeniden Havana (2 Gün)

Coppelia

Santa Clara’nın ardından yeniden Havana’ya geri döndük. Akşam daha önce kaldığımız eve geri dönünce bizi ev sahibi Marvel karşıladı. Evimize dönmüş gibiydik. Eşyalarımızı odalarımıza yerleştirdikten sonra Yeşil Timsah firmasından Emre Görür’ün tavsiye ettiği El Biky Restoran’a gittik. Kesinlikle tavsiye edebileceğimiz bir restoran. Fiyatları da oldukça uygun. Buradan çıkıp yürüyüş yaparak yine tavsiye üzerine dondurmacı Coppelia’ya (Coppelia Heladería) gittik. Dondurmaları bize standart gibi geldi.

Akşam yorgunluk çöktü ve kendimizi kaldığımız evin oradaki parkta Kübalılar gibi internete girerken bulduk.

Sonraki gün ilk durağımız kesinlikle görülmesi gereken Devrim Müzesi’ydi (Museo de la Revolución). Burası devrim sırasında kullanılan araçlardan fotoğraflara kadar oldukça güzel bir yer. Burada hatta Fidel Castro ve arkadaşlarının Küba’ya çıkarma yaptıkları Granma isimli yatın orjinali de var. Devrim Müzesi’nin binası ise devrimle birlikte kaçan Batista’nın saray olarak kullandığı bina.

Devrim Müzesi’nde yer alan bu karikatür devrimin karşısında yer alan karakterleri “Salaklar Köşesi’nde” sergilemişler

Devrim Müzesi’nin ardından Almacenes San José Artisans’ Market’e hediyelik eşya almaya gittik. Burası onlarca dükkanın bir arada olduğu bir yer. Ciddi pazarlıklarla uygun fiyata hediyelik eşya alabilirsiniz. Biz de öyle yaptık. Ardından yine tadına doyamadığımız Havana sokaklarına kendimizi bıraktık. Önce Yeni Meydan’da (Plaza Vieja) yer alan Café El Escorial’da yorgunluk kahvesi içip bir de hediyelik kahvelerimizi aldık. Buradan Floridita Bar’ın hemen yanındaki Puro Evi’ne (La Casa del Tabaco) gidip puro aldık. Burası orijinal Küba purolarının satıldığı devletin resmi yeri. Puro almak için fiyat olarak değil ama iyi puroyu alabileceğiniz en uygun yer. Diğer yerlerde, sokaklarda, puro fabrikasında çalışanların sattıkları purolarda sıkıntılar olabileceği söylendi.

Callejón de Hamel
Habana Café

Öğleden sonra harika grafitilerin olduğu tam bir sanat sokağı olan Hamel Sokak’a (Callejón de Hamel) gidip karnımız acıkınca daha önce de gittiğimiz El Biky’de bulduk kendimizi. Ve biletilerini Yeşil Timsah firmasının ayarladığı Buena Vista Social Club konserine hazırlanmak için evin yolunu tuttuk. Habana Café’deki konser Havana’da yapılması gereken en önemli aktivite ve görülmeye kesinlikle değer.

Devrim Meydanı ve İçişleri Bakanlığı Binası’nın üzerindeki Che Guavera silüeti

Son günü geride bırakılan 7 günün yorgunluğu ile programsız geçirdik. Daha önce de gittiğimiz Devrim Meydanı’na (Plaza de la Revolución) gidip bu defa bu meydanda yer alan Jose Marti anısına yapılan anıtın (Memorial a José Martí) tepesine çıkarak Havana manzarasını izledik. Yukarıya çıkış 3.50 CUC=Dolar. Çok tavsiye edilecek bir durumu yok açıkcası. Devrim Meydanı Fidel’in konuşmalarını yaptığı, 1 Mayıs’ın coşkuyla kutlandığı o ünlü meydan. Meydan’da yer alan İçişleri Bakanlığı üzerinde Che Guavera’nın silüeti, Telekominikasyon Bakanlığı üzerinde ise bir diğer önemli devrim komutanı Camilo Cienfuegos’un silüeti bulunuyor. Buradan yürüyerek Cristóbal Colón Mezarlığı’na (Necrópolis Cristóbal Colón) gittik. Son derece sıcak bir havada bir de yanlış kapısına gidince dünyanın en büyük mezarlıklarından olan ve mezarlarının her biri sanatsal yapıyı andıran bu mezarlığı dışından dolanmak zorunda kaldık. Uçak saatimiz de yaklaştığı için evin yolunu tuttuk.

Uçağa binmeden birşeyler yeme telaşı başlayınca evimizin yanındaki La Catedral Cafe’de bulduk kendimizi. Son derece güzel ve eğlenceli bir yerdi. Hatta gündüz vakti canlı yayında İspanya Ligi’nde Barcelona maçını da bulunca tadından yenmedi. Evimizin yanında bir cevher yatıyormuş meğer.

Küba Gezimiz sekizinci gün akşamı son buldu. Unutulmaz bir gezi daha geride kaldı. Küba’yı anlayabilmek için mutlaka ama mutlaka ülkenin ve devrimin tarihini okumanız gerekir. Küba’yı sadece 1960’lardaki devrimlerle anlayamazsınız. İki yüzyıl öncesinden İspanyollar tarafından sömürülen bu adanın, devrime kadar olan süresi de oldukça önemli. Burada insanların neden bu kadar mutlu ve huzurlu olduğunu ancak bu şekilde anlayabilirsiniz. Küba zenginliğin maddiyatla değil, maneviyatla olabileceğini net bir şekilde gösteriyor. Fidel Castro, Ernesto Che Guavera ve Camilo Cienfuegos’u bu vesileyle saygıyla anıyoruz.

Bu yazıyla birlikte Küba Püf Noktaları ve Küba’da İnternet yazılarımızı okumanızda ciddi fayda var. Sormak istediğiniz herşey için yorumlarınızı bekliyorum.

Küba Gezisi’nin tüm görüntüleri için tıklayın.

İlgilenebileceklerinizden:

Leave a Reply

Your email address will not be published.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.