Slovenya, Balkanların en batısında, İtalya’nın komşusu küçük mü küçük bir ülke. Ama muhteşem doğası ve şirinliği insanları büyülemeye yetiyor adeta. Şöyle bir haftasonu planınıza rahatça sıkıştırabileceğiniz 2 günlük kaçamakların en güzelini Slovenya’ya yapabilirsiniz. Slovenya Turizm Bakanlığı’nın sloganı ise “I Feel Slovenia”. Slovenia kelimesindeki “Love” sözcüğü vurgulanarak “Aşkı Hissediyorum” ile ülkeyi anlatan en güzel slogan bulmuşlar. Bu sloganı her yerde görmeniz mümkün.
Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak büyük boyutta görebilirsiniz.
Slovenya gezisi ile ilgili tüm videolara buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Nasıl Gidilir?
Slovenya’nın batısında İtalya, kuzeyinde Avusturya, doğusunda ise Macaristan ve Hırvatistan bulunmaktadır. Ülke, Marmara Bölgesi’nden daha küçük. Para birimi Euro.
Slovenya’nın başkenti Ljubljana’ya Türk Hava Yolları’nın direk uçuşu ile gitmeniz mümkün. Aslında Slovenya ülkemize kara yoluyla da çok uzak bir ülke değil. Balkanlara arabayla bir gezi planlayarak Ljubljana’ya kadar gidilebilir. Toplamda 1.400 km ile keyifli bir yolculuk olması muhtemel.
Slovenya Avrupa Birliği’nin genç üyelerinden birisi. Son derece şirin, modern ve kurallara uyan bir ülke. İtalya ile iç içe olması ve sınırların da kalkması ile birlikte İtalya’nın da etkisini görmek mümkün. Slovenya içinde İtalyanca konuşan insanlara ve İtalyan plaka araçlara bolca rastlamak mümkün. Slovenya’ya girişte Yeşil Pasaport’a herhangi bir vize uygulaması yok fakat Normal Pasaportlar için Schengen zorunluluğu var. Slovenya Schengen Vizesi için iki başvuru noktanız var. Biri Orange Vize diğeri VFS Global. Slovenya vize işlemlerinde Macaristan’ı da yetkilendirdiğinden Orange Vize’den başvurmanız durumunda vize işlemleriniz Macaristan tarafından gerçekleştirilecektir. Bu yüzden tavsiyem gidin güzelce VFS Global‘den işinizi halledin.
Nasıl Bir Gezi?
Slovenya doğasıyla harika bir ülke. İşin doğrusu son derece küçük bir ülke. O yüzden başkent Ljubljana’da günlerce gezmeniz mümkün değil. Çevreyi de gezerek güzel bir gezi planı hazırlayabilirsiniz. Bizim tam 3 günlük zamanımız vardı. İlk günü peri masallarından çıkan Bled’e ve Ljubljana’ya, ikinci günü Venedik’e (Venedik gezi yazısında da anlatacağım üzere, Ljubljana’dan Venedik 2,5 saatlik bir yolculuğun ardından ulaşılabiliyor. Schengen ülkeleri arasında bir sınır geçişi de bulunmuyor) son günü ise yine Ljubljana’ya ayırdık. Bu 3 günlük plan bana göre ideal bir plan. Gezimizde araç kiraladık. Benzin 1.25 Euro yani Türkiye’den biraz daha ucuz (Aralık 2016).
Her yazımda da bahsettiğim gibi, eğer şehir içi gezisi değil de bölge gezisi yapıyorsanız arabayla gezi en iyisi. İstediğiniz yerde dinlenme, görme imkanı sunuyor. Zaman zaman alternatif güzergahlar denenirken, sürpriz yerler keşfedilebiliyor.
Avrupa’nın birçok yeri bu açıdan güvenli. Yollar da oldukça iyi ve kaliteli. Yollarda kaybolma şansınız da pek yok. Seyahat Planı Nasıl Yapılır? yazımda da anlattığım gibi maps.me uygulaması çevrimdışı navigasyon imkanı sunan en başarılı uygulama.
Gün 1 (Bled ve Ljubljana)
Başkent Ljubljana’nın Brnik Köyü’nde bulunan Letališče Jožeta Pučnika Havaalanı’ndan daha önce rezervasyonunu rentalcars.com aracılığı ile yaptığımız Toyota Auris marka aracı aldık. Havaalanı Ljubljana ile Bled arasında yer alıyor. Bu yüzden sabah 9 civarı indiğimiz havaalanından gezimize Bled Kasabası’na giderek başladık. Havaalanından yaklaşık 20 dakikalık bir araba yolculuğunun ardından Bled kasabasına ve Bled Gölü’ne ulaştık. Bled için okuduğum tüm yazılarda masal gibi bir yer denmekte. Değil, daha fazlası inanın. Bu kadar etkileyici, sakin, romantik, güzel, tarihi, modern özelliklerin tamamını içeriyor adeta.
Bu arada ilginç bir detay: Bled Gölü buz devrinde bildiğiniz buzul gölüymüş. Bled Gölü için günü birlik bir gezi yeterli olacaktır. Ama sindre sindire, sakince, dinlenmeli bir gezi düşünüyorsanız 1-2 gece kalabilirsiniz. Keşiş gibi dönersiniz söylemedi demeyin. Bled’te yürüyüş yapabilir, bisiklete binebilir, göl turu atabilirsiniz. Bol bol oksijen alır manzarayı izlersiniz. Bunlar dışında önemli iki üç nokta daha var. Bled Kalesi, Bled Adası ve Bled’in batısında bulunan Osojnica Tepesi.
Bled Kalesi, gölün hemen kuzey yamacında bulunuyor. Görünce “Hiç üşenmemişler buraya kale yapmışlar” deme ihtimaliniz oldukça yüksek. 1011 yılında inşa edilen Bled Kalesi’nin içine biz girmedik. Daha önce görsellerden gördüğümüz üzere içi çok çekici gelmedi bize. Ama kaleye çıkıp eşsiz manzarayı izlemeniz olmazsa olmazlardan. Direk arabayla çıkabileceğiniz gibi, varsa cesaretiniz göl kıyısından merdivenleri takip ederek çıkabilirsiniz.
Bir diğer nokta Bled Adası. Bled Adası’na ulaşım için Pletna adı verilen 6-7 kişilik kayıklarla var. Bu kayıklarla adaya geçebilirsiniz. Ada üzerinde kilise de mevcut. Önceleri adada tanrıça Ziva’nın tapınağı bulunuyormuş, ancak din savaşlarının başladığı dönemde tapınak ortadan kaybolmuş ve yeni bir kilise yapılmış. Şans getirmesi için kilisenin çanını bile çalabiliyorsunuz. Bled Adası’na vardığınızda sizi 99 basamaklı merdiven karşılıyor. İnanca göre yeni evli çiftlerden damat, gelini bu 99 basamağı kucağında çıkarırsa uğur getirdiğine inanılıyormuş.
Osojnica Tepesi ise Bled Gölü manzarasının efsane olduğu noktalardan biri. Yüksekte olması sebebiyle çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Bled Gölü’nün çevresinde müthiş manzaralar eşliğinde (özellikle güney cephesinde) yürüyüş yapabilirsiniz.
3-4 saatlik Bled Gezisi’nin ardından yaklaşık yarım saat mesafedeki başkent Ljubljana’ya doğru yola çıktık. Bu arada Ljubljana içinde arabaya ihtiyacınız yok. En uygun fiyata otopark ise Tren Garı’nın otoparkı (Günlük 8€).
Öğleden sonra aracımızı park edip önce kalacağımız eve ulaştık. Bu arada evimizi www.airbnb.com adresinden günlük kiraladık. Oldukça uygun fiyata ev ortamında konakladık. Marketten yiyecek malzemeler aldık ve sabah kahvaltıklarını evde yapıp gezimize çıktık. Size 5 kişi kaldığımız, Jose ve Anna’nın hemen Ljubljana merkezdeki evini gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Ljubljana küçük bir kent ve tamamını 1-2 günde yürüyerek gezmeniz mümkün. Slovenya’nın üç kutsal nehri var. Ljubljanica, Krka ve Sava Nehirleri. Bunlardan Ljubljanica adından anlaşılacağı üzere Ljubljana’dan geçmekte. Bu nehir üzerinde yer alan köprüler Ljubljana’nın en uğrak noktaları olmuş. Bizde ilk gün gemize bu köprüleri, sokakları gezerek başladık. Diğer günü ise Ljubljana Kalesi ve şehirde gezintiye ayırdık.
Ljubljanica turumuza kentin doğusundan batısına doğru köprüleri gezerek başladık. 1901 yılında inşa edilen Zmajski Most yani Ejderha Köprüsü bunlar içinde en ünlü olanı. Daha sonra 2010 yılında modern tarzda inşa edilen Mesarski Most; Kasaplar Köprüsü’nü geçtik. Bu köprünün korkuluklarında binlerce kilit takılmış durumda. Tıpkı Avrupa’nın diğer kentlerinde olduğu gibi uzun ömürlü bir aşk, evlilik dileğiyle asılmış bu kilitler. 1842 yılında inşa edilen Tromostovje, Üçlü Köprü adından da anlaşılacağı üzere üç köprü Prešernov Meydanı’na doğru açılıyor. Ve son olarak Šuštarski Most, Ayakkabıcılar Köprüsü ilk olarak 1867 yılında hizmete açılmış daha sonra yangın ve yıkımlarla zarar görmüş ama yeniden inşa edilmiş.
Ljubljanica üzerinde bu dört önemli köprüler arasında yürümek yaklaşık 15-20 dakikanızı alacaktır. Nehir kenarında kafe ve restoranlar ile Ljubljana inanılmaz hareketli ve heyecanlı. Zaten kentte gezilecek tüm tarihi turistik mekanlar da buraya yakın. Ljubljanica Nehri dışında Mestni Caddesi, Wolfova Caddesi, Kongresni Meydanı yürüyüş mekanları arasında.
Bir de Metelkova diye adlandırılan bir bölge var. 1993 yılına kadar Yugoslav Ordusu’nun idari binalarının yer aldığı bölge şimdilerde sokak sanatçılarının harika grafiti ve metal heykelleri süslüyor. Burası aynı zamanda çeşitli sokak aktivitelerinin yapıldığı bir kültür merkezi. Mutlaka yolunuz buradan geçmeli.
Bu noktaları gezerken kentin hemen merkezinde yukarıda bahsettiğim Üçlü Köprü ile ulaşabileceğiniz Prešernov Meydanı’nda yer alan Frančiškanska Kilisesi’nin içi ve dışı görülmeye değer. 1646 yılında inşaatına başlanmış ve 1660 yılında bitirilmiş. O gün öyle bir soğuktu ki biz ısınmak için kendimizi hemen içeriye attık.
Prešernov Meydanı’ndan köprüyü geçerek bu defa Mestni Meydanı’na geçtik Burada Robbov vodnjak yada Robbov Çeşmesi yer almakta. Üzerinde 3 nehri (Sava, Ljubljanica, Krka) temsil eden 3 adet heykel bulunmakta 1751 yılında yapılmış.
Biz ilk gün gezimizi şehir içine zaman ayırarak, sıcak şarap içerek ve birazda donarak bitirdik. İkinci gün Venedik’e gitmek üzere tren garındaki arabamızı aldık. Nereden çıktı şimdi Venedik diyeceksiniz. Ljubljana ile Venedik arası 230 km. Yollar gayet güzel. Schengen bölgesi olmasından dolayı arada sınır geçişi de yok. Slovenya’da otobanlar ücretsiz. 2,5 saatlik yolculuğun ardından İtalya’nın Venedik kentine geldik. Ayrıntıları Venedik yazısında okuyabilirsiniz.
Ben hep araba ile geziyi sevmişimdir. İstediğin yerde durma, dinlenme, görme imkanını başka türlü bulmanız mümkün değil. Şehir içi geziler için bunu söylemiyorum ama genel bir bölge gezisi için araba olmazsa olmaz.
Gün 3 (Ljubljana)
Son gün Slovenya’da akşama kadar vaktimiz vardı. İlk gün gidemediğimiz bir kaç kalan yeri gezmeye başladık. Bunlardan en önemlisi ve Ljubljana için en olmazsa olmaz Ljubljana Kalesi idi.
Ljubljana Kalesi’ne dilerseniz (kesinlikle tavsiye edilmez) yürüyerek çıkabilirsiniz. Ya da Krekov Meydanı’ndan finiküler ile çıkabilirsiniz. Finiküler ile çıkış, kale gezisi ve aşağıya iniş 10€.
Kaleden harika bir Ljubljana manzarasını seyredebilir, kalenin devamında Grajski Parkı’nı gezebilir, kalenin ve Ljubljana’nın tarihini anlatan müzelerini görebilirsiniz. MÖ 1200’lü yıllarda yerleşim oluşmaya kentte burada başlamış ve yıllar yılı kentin en stratejik noktası olarak kendini korumuş. Kalenin yapımı ise 1100’lü yıllara dayanmaktadır.
Kale gezisinin ardından finiküler ile tekrar Ljubljanica’nın yanına indik. Yurtdışı gezilerinin olmazsa olmazı hediyelik eşya turuna başladık. Fiyatlar çok ucuz değil fakat yine de en uygunu Üçlü Köprü’nün yanında nehre paralel Adamič-Lundrovo Caddesi’ndeki sıra sıra tezgahları tercih edebilirsiniz.
Kısa gezimiz daha sonra arabamızı alıp havaalanına doğru yola çıkmamızla tamamlandı. Slovenya küçük ama çok keyifli bir ülke. Türk mutfağına yakın yemekler yemek mümkün. Börek, kebap gibi tanıdık lezzetlere her yerde ulaşabilirsiniz. Fiyatlar hemen hemen Türkiye’deki gibi. Diğer Euro Bölgeleri’ne nazaran ucuz bir ülke.
Yukarıda haritada işaretlenmiş yerleri KMZ dosyası olarak indirmek için tıklayın.
Bir not daha; zamanımız kalsaydı eğer Ljubljana’dan İtalya’ya giderken yarım saat mesafede Postojna Mağarası’nı ve Predjama Kalesi’ni ziyaret edecektik. Burası oldukça popüler bir yer, biz gidemedik ama zaman bulursan mutlaka ziyaret edin.
Bu gezide anlattığım yerlere ilişkin bazı görüntüler çektim, kısa kısa sizlere dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Keyifli seyirler dilerim tıklayın. Sormak istediğiniz herşey için yorumlarınızı bekliyorum.