Not: Fotoğrafların üzerine tıklayarak büyük boyutta görebilirsiniz.
Temmuz 2016’da Macaristan’ın güzel başkenti Budapeşte’de haftasonu tatilimizi geçirmek için hazırlıklarımızı yaptık ve Avrupa’nın ortasındaki, ihtişamlı yapıları ile göz kamaştıran kente biletlerimizi aldık.
Budapeşte gezisi ile ilgili tüm videolara buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Avrupalılar; Macarları Avrupa Hunları’nın devamı olarak gördükleri için Hungary (Hun Ülkesi) olarak adlandırıyorlar. Onlar ise Macar denmesini istiyorlar. Bu yüzden kendi dillerinde Magyarország olarak adlandırıyorlar ve Türkçemize de buradan türeyip Macaristan olarak geçiyor. 10 milyona ulaşan ülke nüfusunun 2 milyon’a yakın kısmı Tuna Nehri’nin çevresine kurulan Budapeşte’de yaşıyor. Tuna Nehri’nin bir tarafındaki Budin ile diğer tarafındaki Peşte kentlerinin birleşmesi sonucu Budapeşte, Macaristan’ın finans ve kültürel merkezidir.
Nasıl Gidilmez!
Gezi yazılarında ilk defa böyle bir konu başlığı yazıyorum çünkü Budapeşte’ye gitmek için kullandığımız Wizz Air firması bize bu başlığı yazdırdı. Sakın fiyatları düşük diye aldanmayın, internetten satın aldığınızda son derece düşük ücretler karşınıza çıkabilir fakat Wizz Air bir şekilde ne yapıyor ne ediyor havaalanında fazlasıyla parasını alıyor. O yüzden nasıl gidilir bölümünden önce nasıl gidilmez bölümüne kesinlikle Wizz Air ile gidilmez şeklinde not düşüyorum. Zaten Macaristan’ın yerel firması olan Wizz Air Ağustos ayından itibaren Türkiye uçuşlarına son verdi. Şükür!
Nasıl Gidilir?
Türkiye’den Macaristan’a birçok havayolu firması İstanbul ile Budapeşte arasında uçmaktadır. Türk Hava Yolları, Pegasus Hava Yolları başta olmak üzere İstanbul’dan ve Ankara’dan Macaristan’ın başkenti Budapeşte uçuşları bulunmaktadır. Bunlar dışında uluslarası firmaların da uçuşları bulunmaktadır.
Macaristan hem Avrupa Birliği üyesi hem de Schengen ülkeleri arasında yer almaktadır. Bu yüzden Macaristan’a gidebilmek için Schengen Vizesi alınması gerekmektedir Macaristan Büyükelçiliği vize işlemlerini yapmak üzere İstanbul’da ve Ankara’da Orange Vize firmasını yetkilendirilmiştir. Macaristan’dan Schengen vizesi alabilmek için Orange Vize‘nin internet sayfasına girerek önce randevu almalısınız daha sonrada gerekli evraklarımızı tamamladıktan sonra Orange Vize başvuru merkezinde işleminizi tamamlamalısınız.
Macaristan Schengen vizesi ile ilgili şöyle bir hatırlatma yapmak istiyorum. Genel olarak bakıldığında Macaristan uzun süreli Schengen vermemektedir. Tabi ki de istisnaları vardır. Eğer aklınızda uzun süreli Schengen alıp bunu başka başka ülkelerde de kullanmak varsa kişisel fikrim bunu Macaristan’dan yapmayınız.
Tuna’nın İhtişamı
Gelelim gezimize. Cuma sabahı Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan yola çıktık ve Budapeşte’ye vardık. İstanbul’dan Budapeşte’ye uçuş yaklaşık olarak 2 saat sürmektedir. Macaristan ile aramızda 1 saat fark bulunmakta, bu yüzden yolculuk sonrası herhangi bir adaptasyon zorluğu çekilmemektedir.
Budapeşte Havaalanı’ndan şehir merkezine birçok ulaşım yöntemi mevcut fakat bunlardan bana göre en uygun olanı toplu taşıma çünkü şehir merkezine ulaşım taksi ile oldukça pahalı. BKK, Budapeşte Ulaşım Departmanı‘nın kısa ismi. Budapeşte’de kullanabileceğiniz günlük kartlar, hatta grup için günlük kartlar da var. Biz dört kişilik bir gruptuk ve havaalanına indiğimizde günlük grup kart aldık. Bu da 3300 Macar Forinti (HUF) tuttu. Temmuz 2016’da yaklaşık olarak 100 Forint 1 Liraydı. Bu demek oluyor ki bu günlük kart 33 liraydı. Yaptığım araştırmalar da toplu taşıma sistemindeki en uygun yöntemin bu olduğuydu. Tabi gruplar için söylüyorum. Çünkü dört kişi toplamda 33 TL vererek 24 saat boyunca sınırsız toplu taşıma kullanma imkanı bulmuştuk.
Gelelim havaalanından merkeze olan ulaşıma. Öyle taksiye falan gerek yok. Havaalanından E200 numaralı otobüse bindiğinizde sizi Kobani Kispet Metro İstasyonu’na kadar götürüyor. Buradan metroya aktarma yaptığınızda şehir merkezinde istediğiniz noktaya ulaşabiliyorsunuz ki biz de öyle yaptık. Şehir merkezine geldik, otelimize yerleştik ve ardından kendimizi Budapeşte’nin güzel caddelerine bıraktık.
İlk olarak yolumuz üzerindeki Szent István Bazilika yani St. Stephen Bazilikası‘nı ziyaret ettik. Roma Katolik Kilisesi olan ve Macaristan’ın ilk kralı Stephen’in adı verilen St. Stephen Bazilikası’nın inşaatı 1905 yılında tamamlanmış. Bazilika’da dinletiler ve konserler yapılıyor. Katılmak isterseniz St. Stephen Bazilikası’nın internet sayfasından programına ulaşabilirsiniz.
St. Stephen Bazilikası’nın ardından yolumuza Váci Utca‘dan (Utca Macarca’da sokak demektir) devam ettik. Burada yemek yiyebileceğiniz, hediyelik eşya alabileceğiniz kısacası güzel zaman geçirebileceğiniz Macaristan’ın en popüler sokağı. Bu sokak boyunca genelde Orta Avrupa’da görmeye alıştığımız mimari yapıya sahip binalar bize eşlik etti.
Váci Utca turunun ardından Tuna Nehri kıyısına geldik ve daha önceden biletlerini aldığımız Tuna Nehri Turu için beklemeye koyulduk. Bu tura katılmak istiyorsanız akşam gün batımına yakın yapmaya çalışın. Çünkü güneşin batımı ile birlikte hem şehrin harika ışıklarına hem de Tuna Nehri’nin gün batımında harika görüntüsüne tanık oluyorsunuz. Önerebileceğim tur ise diğer emsallerine göre çok az daha pahalı olan Legenda. Çünkü Legenda’da Türkçe rehber seçeneği de bulunuyor. Ayrıca akşam yemeği seçeneğini de dilerseniz internet sitesinden alabiliyorsunuz. Legenda’da yemeksiz akşam turu 5500 HUF yani yaklaşık olarak 60 TRY.
Nehir Turu yaklaşık olarak 1 saat sürüyor. Turun bitiminde hava artık kararmıştı. Biz de Tuna Nehri kıyısından Széchenyi Lánchíd‘e (Zincir Köprüsü) yürüyüş yaptık. 1849 yılında açılan köprü ile Budin ve Peşte şehirleri ilk defa birleşmiş. Köprünün başlarında koruyucu aslan heykelleri yer almakta. II. Dünya Savaşı sırasında hasar gören köprü yeniden inşa edilerek 1949 yılında yeniden hizmete açılmıştır.
Tuna Nehri’nden içlere doğru ilerleyerek Jewish Quarter yani Türkçesiyle Yahudi Bölgesi’ne doğru ilerledik. Bu bölge, Alman kayıtlarına göre yine II. Dünya Savaşı sırasında Macaristan’da yaşayan yaklaşık 437 bin Yahudi’nin sürgün edilmesi ile boşaltılmış. Savaş sonrası tekrar geri dönenler olsa da terkedilmiş bir mahalle ortaya çıkmış. İşte bu mahalleler aynen korunmuş ve şimdilerde daha çok eğlence mekanlarına ev sahipliği yapar olmuş. Bu bölgede Avrupa’nın en büyük sinagogu olan The Great Synagogue, Dohány Caddesi‘nde bulunmaktadır.
Yağmur!
Sonraki gün planlarımızı gerçekleştirmek üzere kalktığımızda dışarıda sağanak yağışın bütün gün süreceğini düşünmemiştik. Planladığımız yerleri gezebilmek için öncelikle Budin tarafındaki Budavári Palota (Budin Sarayı). Ulaşımımız daha öncede belirttiğim gibi toplu taşıma ile sağladık. Telefonumuza BKK’nin uygulamasını indirmiştik ve kolayca harita üzerinde gitmek istediğimizi işaretlediğimizde hangi araca nereden binmemiz gerektiğini bize söylüyordu. Biz çevrimdışı çalışabilen uygulamasını bulamadık o yüzden uygulamayı çevrimiçi kullandık.
Budin Sarayı’na çıkabilmek için Széchenyi Meydanı‘ndan finiküleri kullanabilirsiniz. Ayrıca Budin Sarayı’na arkadan dolaşabileceğiniz bir yürüyüş yolu da var. Adı da Kemal Atatürk Yürüyüş Yolu. Bir ara o kadar yağmur yağdı ki malesef burada yürüme imkanı bulamadık ve finiküler ile dosdoğru Budin Sarayı’na çıktık. Barok tarzda inşa edilen Budin Sarayı 1265 yılında tamamlanmış. Budin Kalesi de sarayı çevrelemiş durumda. Budin Sarayı’ndan eşsiz Tuna Nehri manzarası sizi Budapeşte’ye hayran bırakacaktır. Budin Sarayı’nın hemen arkasında II. Dünya Savaşı sırasında hastane olarak kullanılan şimdilerde ise müze görevi göre Sziklakórház (Kayadaki Hastane) bulunmakta. Yine Budin tarafında 1902 yılında gothik tarzda inşa edilmiş kale, Halászbástya (Balıkçılar Yoncası) ve hemen yanında 1015 yılında inşa edilmiş Mátyás Templom (Matthias Kilisesi) görülmesi gereken önemli noktalardan. Fakat hava şartları bu üçünü de görmemize engel oldu. Parlamento Binası’ndaki rezervasyonumuza yetişebilmek için tekrar Peşte tarafına doğru yola çıktık.
Yapımına 1896 yılında başlanan Országház‘ın (Parlamento Binası) inşaatı 1904 yılında tamamlanmış. Bu ihtişamlı binayı gezerken emin olun büyük bir zevk alacaksınız. Országház gezisi için internetten bilet almanızda fayda var. Çünkü İngilizce tur için belirli bir kota var ve özellikle haftasonları yoğun bir talep olduğu için bilet kalmayabilir. Bu yüzden Macaristan’ın etkinlik sitesi olan Jegymester‘in internet sayfasından biletinizi önceden alın. 5200 HUF olan ücret yaklaşık olarak 55 TRY.
Parlamento Binası’nın hemen önünde Tuna Nehri kıyısında yürürken ayakkabıları göreceksiniz (Cipők a Duna-Parton). İnsanlığın en büyük dramlarından birinin yaşandığı Tuna Nehri Kıyısında gezinirken hüzne kapılıyorsunuz. II. Dünya Savaşı sırasında Oklu Haç Partisi’nin izlediği politikalar sonucunda ölen Yahudiler anısına Tuna Nehri’nin batı yakasına yerleştirilmek üzere, yönetmen Can Togay ile heykeltıraş Gyula Pauer tarafından tasarlanmış ve 16 Nisan 2005 tarihinde açılmıştır.
Tuna Nehri Kıyısındaki Ayakkabılardan sonra rotamızı hediyelik eşya alabilmek için kapalı pazar alanına doğru çevirdik. Yağmur altındaki mücadelemiz son hızıyla devam ederken artık giysilerimiz sırılsıklam olmuş biçimde kapalı pazar alanını bulduk. Önemli bir not; Kapalı pazar alanı haftaiçleri saat 18:00’e kadar açıkken en çok turistik ziyaretin olduğu cumartesi günleri saat 15:00’e kadar açık. Pazar günleri ise kapalı. Biz de ancak 14:30’da ulaşabildiğimiz kapalı pazar yerini hızlı bir şekilde gezip bir kaç hediyelik eşya ile işimizi tamamladık. Bu pazar yerinin alt katında sebze-meyve pazar bulunurken üst katı ise hediyelik eşya dükkanları ile dolu. Hediyelik eşya konusunda özellikle burayı pek önermiyorum çünkü fiyatlar Váci Utca’dan farklı değil ama zamanınız varsa görmenizde fayda var. Unutmadan söyleyeyim 1897’de inşa edilen bina tarihten bu yana Tuna Nehri vasıtasıyla gelen ürünlerin satış yeri olarak kullanılıyormuş.
Artık o kadar ıslandık ki pes ettik. Otelimize dönüp akşam yemeğine kadar kuruma ve dinlenme aşamasına geçmek için can atıyorduk. Planımızda kentin önemli alışveriş merkezlerinin yer aldığı Andrássy Bulvarı, Bulvarın sonunda Millenniumi Emlékmű (Kahramanlar Meydanı) ve Városliget Parkı gezimizin son noktalarıydı fakat yağmurun şiddeti bizleri o kadar yordu ki rotayı tamamlamaya gücümüz kalmadı.
2 saatlik dinlenmenin ardından neyse ki yağmur son buldu. Rezervasyonunu yine daha önceden yaptığımız akşam yemeği için tercihimiz Hungarikum Bistro oldu. Gitmeden ününü çok duymuştuk, gittikten sonra da çok memnun kaldık. Macaristan’ın yerel çorbası gulaş ve ördek bacağının ardından tatlımızı yedikten sonra karnımız tok üstümüz kuru, kendimizi yeniden sokaklara attık.
Bu arada Hungarikum Bistro’ya yürürken Szabadság Parkı’ndan geçerken bir anıt dikkatimizi çekti. Önünde çiçekler, resimler bir hikayeyi anlatıyordu belli ki. Daha sonra internetten araştırdığımda Nazilerin katliamında hayatını kaybedenlerin anısına yapıldığını okudum.
Hungarikum Bistro’nun ardından yine internetten araştırdığım ve rezervasyonunu yaptığım kafe; New York Cafe‘nin (New York Kávéház) yolunu tuttuk. Mimarisi çok iyi olan kafenin sunumu konusunda şüphelerim var. Fakat kendilerine güvenleri tam belli ki, sloganları şu; Dünyanın en iyi kafesi.
Sonraki gün ülkeye dönüş başladı. Tabi ki Wizz Air dönüşte yaptı yapacağını ve telefondan uygulama indirilip barkod alınmadığı, bunu bilgisayardan yapıp koltuk seçildiği için! kişi başı 40 Euro ödeme yaptık. Sebebini hala anlayamadığım bir ödeme. Tekrarlıyorum Wizz Air’den uzak durun!
Budapeşte gezmesi rahat, eğlenceli, etkileyici bir kent. Fakat hava şartları bizim Budapeşte’nin tadına tam varmamıza engel oldu. Fakat yine de iyi bir ekibimiz vardı ve elimizden geleni yaparak eğlenmeyi başardık. Bu arada küçük gezgin Zeynep’e de hava şartlarına rağmen harika bir uyum gösterdiği için teşekkür ediyorum.
Son bir tüyo; bu şehir gece daha güzel aklınızda olsun.
Sormak istediğiniz her şey için mesajlarınızı bekliyorum. Bu gezide anlattığım yerlere ilişkin videoları izlemek için tıklayın.
